Yorum: Serendipity (2001)




Ben bunca senedir bu filmi nasıl oldu da izlememişim hala aklım almıyor inanın. Ve senelerdir filmin konusu hatta oyuncuları hakkında saçma sapan fikirlere kapılıp durmuşum. Öncelikle nedense bu filmin fantastik bir kurgusu olduğunu hatta daha da özel anlatmak gerekirse Time Traveler's Wife vari bir film izleyeceğimi ve sonunda saatlerce ağlayacağımı düşünüp bir türlü filmi izlemek istemiyordum. Gelin görün ki filmin ne zamanda yolculuk ile ne de fantastik filmler ile uzaktan yakından alakası varmış. Biraz fantastik bir hava içerisinde olduğu doğru belki ama sadece çok az. Bir diğer ön yargım ise, gerçi buna pek de ön yargı denemez belki. Neyse ben anlatayım da siz karar verin gerisine. Filmin baş rolü olan John Cusack'ı ,nasıl oldu da filmin künyesindeki ismine dikkat etmediysem, hep The Wedding Date'den tanıdığım Dermot Mulroney zannediyordum. Gerçi filmi bu yüzden izlemediğimi söylersem yalan söylemiş olurum bu sadece film hakkında kapıldığım asılsız bir düşünce olarak kaldı uzunca bir süre. Filmi izlemeseydim ikisinin de farklı kişiler olduğunu öğreneceğim falan da yokmuş hani, zira filmi izlemeye başladıktan bir süre sonra hala Dermot Mulroney'in sahneye çıkmasını bekliyordum :) .

Film daha ilk dakikalarından beni içine aldı hatta kesinlikle süper bir film olacak dedirtti. İlk olarak eğer bir süredir blog'umu takip edenlerdenseniz İngiliz aksanını ne kadar sevdiğimi bilirsiniz, ve Kate Beckinsale (Sara) da bir İngiliz ve siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama ben kadının aksanına bayıldım. John Cusack (Jonathan) Amerikan ama olsun Sara benim için yeterliydi. Nedense bu tür romantik dizilerde İngiliz İngilizcesi çok hoşuma gidiyor daha bir masalsı geliyor bana. Bunun yanı sıra filmin ilk dakikalarında bir 'serendipity' muhabbeti var ki sormayın. Kendisi benim en sevdiğim İngilizce kelimedir ve tesadüfe bakın ki Sara'nın da öyle gerçi ben olaya çok felsefik yaklaşmayacağım benim için kelimenin güzel olmasının en büyük nedeni söylerken bir hoş olmam fazlası değil :) O sahneyi alıntı yapmak istiyorum yüksek müsadenizle:

Jonathan: This is the ultimate blend to drink. How'd you find this place?Sara: I first came in because of the name: Serendipity. It's one of my favorite words.Jonathan: It is? Why?Sara: It's such a nice sounding word for what it means: a fortunate accident.


Filmin adından da anlamışsınızdır zaten konusunun tesadüfler üzerine kurulduğunun. Bilmiyorum daha romantik ve bir o kadar da sıradan bir aşk filmi olabilir mi.

Ve sanırım Serendipity sayesinde Pride and Prejudice'in papucu dama atılmış durumda zira belki fark etmişsinizdir kendileri ben en en enn sevdiğim romantik filmdir. Bu filmi izledikten sonra ise 'acaba küçük bir değişikliğin zamanı gelmiş midir?.' diye düşündüm. Çünkü filmi o kadar sevdim ki. Size bir şekilde film hakkındaki hislerimi anlatmayı deneyecek olursam: düşünün ki buz gibi bir kış gecesi, dışarıda pamuk gibi kar yağıyor etraf bembeyaz. Olduğunuz odanın içi ise sıcacık ve siz elinizde sıcak çikolata (kahveden nefret ederim) ile aşırı rahat bir koltuğa oturmuş hatta sinmiş bir durumdasınız üzerinizde bir battaniye ve kulağınızda kulaklık slow bir parça dinliyorsunuz. İşte o müzik bu film. En azından benim için öyle. Çok mu uçtum acaba. Ama yok bu film kesinlikle çok güzel. Ayrıca Kate Beckinsale'i (Sara)  Underworld'den sonra böyle bir yapımda görmek oldukça iyi geldi bana, sizi bilemeyeceğim. Ayrıca o bahsettiğim slow şarkının, filmin soundtrack'larından biri olması da muhtemel zira kurguma çok da güzel yakışır diye düşünmekteyim.

Film aslında benim için de tesadüfler filmi oldu, 'serendipity' den sonra filmde çok önemli bir yere sahip olan Gabrial Garcia Marquez'in Kolera Günlerinde Aşk romanı en çok okumak isteyip de bir türlü okuyamadığım (bu filmi izlemek isteyip de izleyemediğim gibi) kitaplardan biridir. Ve bu filmden sonra yapacağım ilk kitap alışverişinde alacağım kitap Kolera Günlerinde Aşk olacak, hatta biraz duygusallığım tuttu sanırım kitabı ikinci el kitapçılardan birinden alacağım. Yoksa kış geldi diye mi böyle duygusal oldum ben, gerçekten bilemiyorum. Neyse sevgili okuyucularım sizi daha fazla yormak istemiyorum, fark etmeden oldukça uzun bir yazı yazmışım ama insan bir şeyi sevdi mi işte böyle çenesi durmuyor. Eğer varsa içinizden birinin en sevdiği film Serendipity olan bir mesaj atarsa çok güzel olur, zira acaba bu film en sevdiğim film olmak için basit de ben mi göremiyorum diye düşünmüyor değilim. 

Son olarak, cidden bu fotoğrafta Dermot Mulroney üstteki Serendipity afişinde John Cusack'a çok benzemiyor mu?. Resmen aynılar.



IMDB Puanı: 6.9
RottenTomatoes Puanı: %59

Puanım: 

Ben filmi çok sevdim vallahi kim ne derse desin.

Yorumlar